AŞİL
Aşil yada Akhilleus ölümlü
bir baba olan Peleus ile bir tanrıça olan Thetis'in oğlu olan yarı tanrıdır. Dünyanın en büyük
savaşçısı kabul edilir. Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir.
Annesi Thetis
oğlunu ölümsüzlük nehri Styx'de yıkarken elini suya değdirmemesi öğütlendiği için,
onu sol topuğundan tutup suya batırmıştır. Yalnızca oradan vurulursa öleceğine
inanılır. Efsaneye göre, öleceğini bildiği halde Helen'i geri almak için yapılan ve en büyük savaş kabul
edilen Truva Savaşı'na adının sonsuza
kadar anılması için katılmış ve Truvalı prens Paris tarafından tesadüfen, sol
topuğundan zehirli okla vurularak ölmüştür.
Bu
yüzden ayak topuğunda yer alan tendona "aşil tendonu" adı verilir.
Başka bir anlatı da şöyledir:
Thetis'ten
doğacak çocuğun tüm tanrılardan daha güçlü olacağı kehaneti üzerine Thetis
Peleus ile yani bir ölümlü ile zorla evlendirilmiştir. Thetis doğan
çocuklarının ölümlü taraflarını yok etmek için kocasından gizlice onları doğar
doğmaz ateşte yakar ama çocukları bu yüzden ölür. Thetis son oğlu Akhilleus'u
(Aşil) ateşe tutarken Peleus onu yakalar. Akhilleus'un sadece topuğu yanmıştır.
HERAKLES
Yunan mitolojisinde Herakles, Roma Mitolojisi'nde Herkül, Zeus ile Miken kralının
kızı Alkmene'nin oğludur. Kadına aşık olan Zeus ona kocası
kılığında yaklaşmıştır. Herakles'in Zeus'un çocuğu olduğunu anlayan Hera onunla
sürekli uğraşmış ve ölümüne neden olmuştur. Herakles doğduğu günden itibaren
tanrısal bir kuvvete sahiptir. Hera'nın gönderdiği iki zehirli yılanı
öldürdüğünde henüz birkaç günlük bebektir.
Herakles üstün bir eğitim görmüştür.
En iyi yaptığı işler ok atmak, at sürmek ve güreşmektir. 18 yaşına geldiği
zaman Kitharion ormanlarında
yaşayan ünlü canavarı öldürmüştür. Kendisine ödül olarak Thebai kralının
kızı Megara verilmiştir. Bu kızdan üç oğlu olmuştur. Hera işe
karışarak Herakles'i çıldırtmış, Herakles de kendi karısını ve çocuklarını
öldürmüştür. Suçlarından arınması için Miken kralının hizmetine girip, onun her
istediğini yapması gerekmiştir. Kralın Herakles'e yaptırdığı 12 işe mitolojide
Herakles'in 12 görevi veya işleri denir.Ayrıca çok güçlü bir karakter olarak da
bilinir.
Bu 12 görev şunlardır:
1. Lerna gölündeki Hydra'yı öldürmek.
2. Artemis'in kutsal hayvanlarından Kyreneia Geyiğini yakalamak.
3. Erymanthian dağında yaşayan büyük yaban
domuzunu ağla
tutmak.
4. Augias'ın
ahırlarını bir günde temizlemek. (İki büyük ırmağın yataklarını değiştirip
ahırlardan geçirerek.)
5. Stymphalos'da yaşayan ve o bölgedeki
insanların rahatını kaçıran Stymphalian Kuşları Athena'nın yardımıyla kovmak.
6. Girit'e gidip Poseidon'un Minos'a verdiği
azgın Girit Boğası'nı getirmek
7. Troya kralı Diomedes'in emrine girip
troya halkına eziyet çektrien , hellospontos boğazında yaşayan deniz canavarını
öldürerek troya halkını beladan kurtarmış ancak diomedes in ona , azarlayıcı
tutumu karşısında cezalandırıp öldürmüş ve troyanın yanması için lanetler
savurmuştur .
8. Amazonlar kraliçesi Hippolyta'dan kemerini almak. Kemeri almak için kraliçe ile
anlaşmış, ancak Hera'nın kışkırtmasıyla Amazonlar, Herakles'e saldırmış,
Herakles de kraliçeyi öldürmek zorunda kalmıştır.
9. Okeanos'un bir adasında bulunan 3
gövdeli dev Geryoneus'un sığırlarını çalmak.
10. Hesperidler'in altın elmalarını getirmek. Elmaları almak için
altın elma ağacını koruyan kızları ve daha da önemlisi onların ejderini geçmesi
gerekiyordu. Bunun için Herakles altın elmaların koruyucusu olan kızların
babası Atlas'a gider ama o da biraz kurnaz davranarak Herakles'le
bir anlaşma yapar.
12. Nemean arslanı'nı yenmek (efsaneye göre aslanın postu sadece kendi
pençesiyle kesilebilir).
İASON
İason (Yunanca Ιάσων), Yunan mitolojisinde altın postu arayan Argonotların önderidir.
Yunanistan’da Yason (İason)’un başkanlığında
kahramanlar bir araya gelirler ve “Altın Post”u ele geçirmek için Kolhis'e gitmeye karar verirler. Argonotlar, “Argo” (bu
geminin adından dolayı onlara Argonot denmiştir) adlı bir gemi yaparlar ve
Kolhida'ya doğru yola çıkarlar. Uzun ve çok zor bir yolculuktan sonra Aiet’in
güçlü ve zengin krallığına varırlar. Kral, Yunanlı kahramanları saygıyla
karşılar ve gelmelerinin nedenini öğrenir. Aiet, İaosun’un şartlarını yerine
getirmesi halinde “Altın Post”u Yunanlılara vermeye karar verir. İason önce
ateş püskürten öküzlere boyun eğdirecek, başlarına boyunduruk geçirecek ve
büyük bir tarlayı sürecektir. Sonra İason’un ejderhayı öldürmesi ve onun
dişlerini toprağa ekmesi gerekir. Bu dişlerden savaşçılar çıkmaktadır. İason’un
bu savaşçılarla savaşması ve onları yenmesi gerekir. Yunanlılar ancak bundan
sonra “Altın Post”u alabileceklerdir. Bu şartları, Aiet’in dışında kimsenin
yerine getirmesi mümkün değildir. Bundan dolayı kral İason’un öleceğinden
emindir. Kralın kızı Medea’nın yardımı olmasa, Yunanlıların liderinin, Aiet’in
şartlarını yerine getiremeyeceği açıktır. Kralın kızı, ilk görüşte İason’a âşık
olmuş ve ona yardım etmeye karar vermiştir. Medea bir büyücüdür. Onun
yardımıyla İason kralın şartlarını kolayca yerine getirir ve Aiet’den “Altın
Post”u ister. Kral, Yunanlılara kimin yardım ettiğini hemen anlar ve “Altın
Post”u vermeyeceğini açıklar. Bunun üzerine İason, postu ele geçirmeye karar
verir. Ne var ki Medea’nın yardımı olmadan bunu gerçekleştirmesi olanaksızdır.
Kralın kızı, postu bekleyen korkunç ejderhayı uyutur ve Yunanlılar “Altın
Post”u ele geçirmeyi başarırlar. Hızla gemilerine binerler ve ülkeleri
Yunanistan’a doğru yola çıkarlar. Medea da İason’la birlikte gider. Aiet,
postun götürüldüğünü ve kızının kaçtığını öğrenir öğrenmez, hemen ordusunu
toplar ve Yunanlıların peşine salar.Askerler İason'un ordusunu yakalar, ama bu
orduya önderlik eden kişi, Medea'nın abisidir.Bu nedenle Medea İason'un onu
kaçırdığını söyleyerek kollarına atılır ağabeyinin.Abisi onu kabul eder, Medea
İason'a olan aşkı nedeniyle ağabeyini bıçaklar ve denize atar.
Ordusu gerekli töreni düzenlemek için Medea'nın
ağabeyini ararken İason ve Medea kaçar.Bu nedenle askerler “Altın Post”u geri
almayı başaramazlar.
ODİSSEAS
Odisseas (Ulysses, Ulis),
kuzeybatı Yunanistan kıyılarının karşısında
bulunan İthaka (İthaca, İthake) adasında
doğdu. Babasının adı Learthes, anasının adı Antikleia idi.
Yalan Autolykos'un kızı olan Antikleia'nın Leartes ile evlenmeden önce Sisyphos
ile yattığı, Odisseas'un bu birleşmeden doğduğu da söylenir.
Odisseas'un gençliği, Akhilleus'unki
gibi hekim Kheiron'un yanında geçti. Birgün Odisseas, dedesi Autolykos'a konuk
olarak gitti. Orada bir yaban domuzu avına katıldı ve bacağından yaralandı.
İşte, Truva Savaşı sona erdikten sonra, bir on yıl daha türlü maceralar
geçirerek İthake'ye döndüğünde, dadısı Eurykleiatarafından
yaşlı Odisseas'un tanınmasını sağlayacak yara izi, budur.
Truva Savaşına katılmadan önce
Odisseas, İthake kralı oldu. Babası Learthes'in oğlunu tahta nasıl geçirdiği
pek anlatılmaz. Ama kral olunca bir eş seçmesi olaylı oldu. Hemen dünyanın en
güzel kızı Helena'ya (Helen) talip oldu ama güzel kızın taliplilerinin
çokluğundan ürkerek ondan vazgeçip, Helena'nın babasının kardeşi İkarios'un
kızı Penelope'u (Penelopeia) istedi. Tyndereos'un ise Odisseas'un bu
yaklaşımını önce beğenmedi. Odisseas ise Penelope'u almak için şartını söyledi.
Tyndereos'u düştüğü durumdan kurtaracak, bulduğu çözümle kimse arasında kavga
olmayacaktı. Bu arada Tyndereos'un kızını türlü prensler, krallar ve savaşçılar
istiyorlar, türlü hediyeler gönderiyorlardı. Tyndereos da onların kalplerini
kırıp bir felakete yol açmamaya çalışıyordu. Sonunda Tyndereos, Penelope'u
vermeye razı olunca Odisseas fikrini söyledi: Kocasını Helena kendisi
seçsin ama her kimi seçerse diğer tüm talipliler bunu sorun etmeyecek ve
Helena'nın kendine seçeceği kocaya her zaman arka çıkmaya ant içecekti.
Tyndareos, fikri beğendi ve iş kızın seçimine bırakıldı. İkarios önce herkesi
yemin etmeye çağırdı. Herkes yemin etti, Odisseas dahil. Dünyanın en güzel kızı
Helena, kocası olarak Agamemnon'un kardeşi Menelaos'u seçti. Herkes karara
saygı duydu ve kabul etti. Herkesçe edilen bu yemin, ileride on yıl sürecek
olan " Truva Savaşı "na yol açacaktı.
Odisseas'un Penelope'yle olan
evliliğinden Telemakhos isminde bir erkek çocukları oldu. Ama bu çocuk daha
kundaktayken Helena'nın kaçırıldığı, kocası Menelaos'un yardım istediği haberi
geldi. Odisseas bu savaşa (Truva Savaşı) katılmamak için elinden geleni yaptı,
Agamemnon'un ordusuna katmak üzere kendisini almaya gelen askerleri kandırmak
için Odisseas, tarlasınına tohum yerine tuz ekiyor, sabana da öküz yerine
kendisini koşuyor, deli taklidi yapıyordu. Askerlerin arasındaki Palamedes,
bebek Telemakhos'u alıp sabanın geçeceği yere koydu. Ağzından tükürükler
saçarak sürekli küfredip bağıran ve sabanı çeken Odisseas, sabanı biricik
oğluna zarar gelmemesi için Telemakhos'un üzerinden aşırtınca yakayı ele verdi.
Çaresizce zırhını kuşandı, eşiyle vedalaşıp mızrağını eline alıp askerlerin
arkasına takılıp Agamamnon'un ordusunun bulunduğu Sparta'ya yürüdü. Böylece,
Palamedes'e ileride korkunç bir öc almayla sonuçlanacak derin bir kinle sefere
katılmak zorunda kaldı.
Orduya dahil olduktan sonra kendisi gibi savaşmaktan
kaçan ve saklanan Akhilleus (Aşil)'u arama görevi verildi. Yanına
birkaç kişi alarak, Akhilleus'un saklanabileceği düşünülen yerleri ziyaret
etti. Akhilleus,İskiri adasında Lykomedes'in
sarayında saklanıyordu ve genç bir kız kılığındaydı. Odisseas, dilenci bir
satıcı kılığında saraya girdi ve çeşit çeşit gösterişli kumaş ve elbiseyi
ortaya döktü. Sarayda bulunan tüm genç kızlar satıcının getirdiği incik boncuk
ve elbiselerle ilgilenirken Odysseus da kızları inceliyor ve Akhilleus acaba
içlerinden hangisi diye düşünüyordu. Elbiselerin altından çok güzel işlemeli,
büyük savaşçılara layık bir kılıç çıktı ve diğer kızlar elbiselerle
ilgilenirken, Odisseas sanki saraya bir saldırı varmış gibi "silah
başına" diye askerleri bağırttı ve saldırı borusu çaldırttı. Diğer kızlar
odalarına kaçışırken Akhilleus refleksle eline kılıcı alınca kimliği ortaya
çıktı. Odisseas, kral Agamemnon'un onu istediğini söylediyse de Aşil kabul
etmedi. Odisseas onu ikna için yalana başvurmak zorunda kaldı. Eğer Akhilleus
savaşa katılırsa orduların komutanı o olacaktı. Akhilleus savaşa katıldı ama
orduların komutanı olamadı. Daha sonra Odisseas, Kıbrıs kralı Kinyras'a da elçi
olarak gitti.
On yıl sürecek olan Truva Savaşı nda Akha'lı Odisseas, savaşçı, ordu komutanı,
danışman, elçi ve arabuluculuk gibi görevler üstlendi. Savaş süresince evinden
on yıl ayrı kaldı. Savaş bittikten sonra on yıl daha evine dönemedi, toplam
yirmi yıl evinden ayrı kaldı. Odisseas'un adı İlyada'da hemen her sayfada
geçer. Odisseas'un Truva Savaşındaki belki en önemli görevi, Akhilleus'u
saklandığı yerden bulup getirmesiydi. Çünkü kahinler savaşın onsuz
kazanılamayacağını söylemişlerdi. Odisseas üzerindeki lanet ise ordunun Aulis şehrinden uygun rüzgâr bulup
aylarca denize açılamaması sırasında gelir. KahinKalkhas'a bu
durumun çözümü sorulduğunda ise, kahin şöyle der: "Tanrıça Artemis kendisine adanmış kutsal dişi geyiği av
sırasında öldürdü diye Agamemnon'un ordularının açılmasını sağlayacak
rüzgârları önlemekteydi. Agamemnon bu geyiği donanma toplanırken vakit geçirmek
için Aulis civarında çıktığı bir avda
öldürmüştü. Bu yüzden de Agamemnon'a kin duymaktaydı. "Artemis'in
kızgınlığının geçmesi İphigenia'nın kurban edilmesine bağlıdır" der. Agamemnon kızını kurban etmeye yanaşmadı. Günler haftalar
geçti ve özellikle Menelaos ve Odisseas'un ısrarları
sonucunda istemeye istemeye kızının kurban edilmesine onay verdi. Agamemnon karısı Klytaimnestra'ya haber göndererek kızını
istetti. Güya kızını Akhilleus'la nişanlayacaktı. Kurban olayından haberi
olmayan Akhilleus bu hileye katıldı ama sonradan
öğrenince olayı engellemeye çok çalıştı. Engellemede başarısız olunca da
Agamemnon'a çok kızdı. Kızın kurban edilmesi ve bu işte Odisseas'un Akhilleus'u
kandırması ilk lanettir. Odisseas'un üzerindeki ikinci lanet, Truva Şehrinin ele
geçirilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, parlak zekasını kullanarak tahta at
fikrini ileri sürmesiydi. Atın yapımından sonra atın içine ilk girenlerden
birisi de o oldu. Truva şehri düştükten sonra yakılıp yağmalandı. Yağmadan
sonra ganimetler paylaşıldı. Fakat Akhilleus'un yenilmezliğini pekiştiren
Hephaisthos'un yaptığı güçlü silahlar kimde kalacak diye Akha komutanları
arasında bir kargaşa yaşandı. Hâlbuki Thetis, Akhilleus'dan sonraki en yaman
savaşçı kimse o alsın istemişti. O adam da Telemon'un oğlu Aias (Ajax)
idi. Ama Agamemnon ile Menelaos ne yapıp edip bu benzersiz silahları Odisseas'a
verdiler. Daha sonra, Akha yiğitleri belli süreler ve serüvenler geçirerek
yurtlarına döndüler. İçlerinden çoğu öldü, bazıları evlerine dönebildi. Sadece
Odysseus bir türlü evine dönemedi ve bir on yıl daha denizlerde süründü.
Odisseas'un başına musallat olan bu ikinci laneti bazı mitologlar şöyle
yorumlar. ""-Truva Savaşında Odisseas, Truva Şehrine dehlizlerden
gizlice girerek, şehri koruduğu düşünülen Athena'nın bizzat büyülediği bir
heykeli (Palladium) çalarak Agamemnon'a sunmuştu. Odisseas'un başındaki diğer
lânetler; Truva Savaşı sırasında tezgah kurarak Palamedes'in taşlanarak
öldürülmesi ve Rhesos'u uyurken atları için katletmesi diğer yaptıklarıdır.
Ayrıca, Poseidon'un oğlu olan dev kiklop Polyphemus'un
tek gözünü kör etmesi de başlı başına bir lânetti. Tüm bu lanetler Athena ve
Poseidon tarafından kendisine türlü belalar şeklinde yollandı. Ama sonunda
Odisseas 20 yılını evinden ayrı geçirdikten sonra lanetler Zeus tarafından
kaldırıldı ve Odysseus sevgili karısına kavuşabildi.
Truva Savaşına katılmasına sebep
olduğu ve oynadığı deli rolünü açık ettiği için Odisseas, Palamedes'e kin
duyuyordu. Truva Savaşı sırasında Odisseas, Palamedes'in hayatına son vermek
için bir plan yaptı. Truva'lı bir tutukluya zorla bir mektup yazdırdı. Mektupta
Palamedes'e teşekkür ediyor ve tutukluluğunun sona ermesi için yolladığı
altınları alıp almadığını soruyordu. Odisseas tutukluyu öldürdü ve mektubu
alarak Palamedes'in çadırına gitti. Bir miktar altını çadırın içinde toprağa
gizlice gömdü. Mektubun bulunması ve Agamemnon'a götürülmesi işini de
tezgahladı. Agamemnon mektubu okur okumaz Palamedes'in çadırını arattı. Altın
bulununca da Palamedes vatan haini olarak taşlanarak öldürüldü.
Odisseas on iki gemisiyle çok güzel
bir havada, uygun bir rüzgârda yurtlarına dönmek üzere denize açıldı.
Açıldıktan bir süre sonra çıkan kuvvetli bir fırtına Odisseas'un gemileriyle
Agamemnon'un gemilerini ayırdı. Odisseas'un filosunda, kendisinden sonraki
ikinci komutan olan Eurylochus, kıyı kıyı giderlerken ilerideki bir şehri gördü
ve şehri yağmalama fikrini ortaya attı. Fikir Odisseas tarafından kabul edildi
ve Trakya'daki (Bugün Bulgaristan'da bir bölge) olan Kikon'ların ülkesinde
karaya çıktılar. Gelen savaşçıları gören halk şehri boşaltarak dağlara kaçtı.
Herhangi bir koruması, kalesi ve suru bulunmayan İsmaros (İsmara, İsmarus) kentine
girip yağmaladılar, yakaladıkları halkını öldürdüler ve yalnız Apollon'un
rahibi Maron'u sağ bıraktılar. Ondan on iki küp İsmaros şarabını armağan olarak
aldı. Bu şarap çok kuvvetliydi ve suyla sulandırılarak içiliyordu. Bu şarap sonraları tek gözlü dev Polyphemos'u
sarhoş etmeye yarayacaktır. Yağma akşam bitince Odisseas adamlarına derhal
gemilerine binip denize açılmalarını söyledi. Adamları ağız birliği ederek
yemek yemeğe ve zafer sarhoşluğuyla şarap içmeye başladılar. Hepsi sahilde uyuyup kalınca
sabaha karşı, toplu olarak dağdan inen Kikon halkının saldırısına
uğradılar. Truva Savaşı sırasında Truva halkına yardım eden savaşçılarıyla
birlikte Odisseas'un adamlarına saldırdılar. Odisseas acele olarak denize
açılmak zorunda kaldı. Her gemiden altı kişi kayıp vermiş oldular.
OEDİPUS
Oedipus (Yunanca Oidipous, "şişik ayaklı"; Latince Oedipus) veya Œdipus. Thebes'in mitolojik kralı, Laios ve Jokaste'nın oğlu. Babasını öldürüp, annesiyle evlenmiştir.
Oedipus'un babası, Laios, Pelops un oğluna tecavüz ettiği için crysispios Pelops tarafından lanetlenir: Laios'un yeni doğan oğlu
Oedipus, babasını öldürecektir. Bunun üzerine Laios, oğlunun ayak bileklerini
iplerle sardırır (Yunanca oidipous,
"şişik ayaklı") ve Oedipus'un, kurtlara ya da kuşlara yem olması için
ormana bırakılmasını emreder. Fakat yardımcısı, Laios'a ihanet eder ve küçük
'Edip'i götürüp bir çobana teslim eder. Çoban, Küçük Oedipus'i, çocukları
olmayan Corinth kralı Polybos ve kraliçe Merope'ye (veya Periboea) armağan eder. Polybos ve Merope, Oedipus'u kendi öz
çocukları gibi sever ve büyütür. Korint Kral ve kraliçesi oğulları Oidipus'la
birlikte mutlu yaşarlar ta ki günün birinde bir şölen sırasında oldukça sarhoş
bir davetli Oidipus'a "evlatlık" gözüyle bakana dek. Ertesi gün genç
adam annesini, babasını sorgular, ikisi de inkar eder. Oidipus yine de kuşku
içinde kalır. Bunun üzerine Delphoi'ye yola çıkar. Kahin onu horlayarak
başından savar; sorusuna hiç değinmeden iğrenç bir geleceğin haberini verir:
Oidipus annesiyle beraber olacak, zina ürünü bir soyu türeyecek ve kendisine
hayat vermiş olan babasının katili olacaktır. Dehşete düşen Oidipus nereye
gideceğini pek düşünmeden oralardan kaçar; bir daha asla Korint'e
dönmeyecektir. Delphoi'den çıkarken dar bir yol ağzında arabaya binmiş, yanında
da birkaç hizmetçi bulunan bilinmedik yaşlı bir adama rastlar. Geçiş önceliği
için çekişirler: Oidipus arabanın yanındean geçmekte iken yaşlı adam onun
kafasının orta yerine iki kamçı darbesi indirir. Oidipus hemen sert karşılık
verir: Sopası ile ihtiyarı yere yıkar, sonra da tanıkları öldürür. Artık
yollarda başıboş dolanmaya başlar Thebai'ye varır. Bu şehrin üzerinde bir bela
vardır.
"Şehrin dolayında dağlık bir buruna bir canavar,
çiğ et yiyen Sfenks yerleşmiştir."
(Aiskhylos)
Sfenks yolcuları gözetleyip, her birine bilmecesini
sorar; hiç kimse bilmeceyi çözemez, o da hepsini parçalayıp yer. Thebaililer
her gün agoraya toplanarak bilmecenin cevabını bulmaya çalışırlar; kralları
yeni öldürülmüş olduğundan kendilerini sfenksten kurtaracak olan kimseye
sitenin tahtını da söz verirler. Oidipus oradan geçerken bilmece ona da
sorulur:
"O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak
üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de, doğa yasalarına
aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür?"
Oidipus söyle bir düşünür ve yaratığın insan olduğunu
söyler: İlk çocukluğunda insan dört ayağı üzerindedir, emekler, daha sonra da
iki ayağı üzerinde yürür, nihayet yaşlanınca da bir sopaya dayanır.
Sfenks
sorusunun çözülmesiyle intihar eder. Thebaililer kurtarıcılarını alkışlar, onu
kral yapar ve kraliçe ile evlendirirler. Şu halde Oidipus, Iokaste ile evlenmiştir.
Ondan Eteokles ve Polineikes adlı iki oğlu, Antigone ve
Ismene adında iki kızı olur. Sitede herkes onun mutluluğuna hayrandır. Birkaç
mutlu yıldan sonra Thebai'da veba salgını yaşanır, artakalan insanlar Oidipus'a
tekrar onları kurtarmaları için yalvarır. Oidipus, Delphooi kahinine danışır;
kahin ona orada mutluluk içinde yaşamakta olan günahkarı ülkeden kovmasını
önerir. Oidipus eski kral Laios'a karşı işlenip cezasız kalmış olan cinayetin
söz konusu olduğunu düşünür; suçluyu cezalandırmaya ant içer. Kör kahin
Teireisias'a sorar, kahin açığa vurur ki, katil Oidipus'un ta kendisidir, o hem
de kendi annesinin kocasıdır. Oidipus araştırır, Laios'un Delphoi'ye giderken
öldürüldüğünü öğrenir ve aklına aynı yolda karşılaşıp öldürdüğü yaşlı adam
gelir. Eş zamanlı olarak babası Polybos'un ölüm haberini alır ve haberi getiren
ulak ona Polybos'un oğlu olmadığını açıklar. Öte yandan Oidipus, Iokaste'dan
duyduğu bir öyküyü hatırlar: Iokaste'ın ilk kocasından bir çocuğunun ölmesi
için ormana bırakılması. Oidipus ormana bırakılan çocuğun kendisi olduğunu
anlar. Kehanet gerçek olmuştur. Günahları yüzünden kan ve kedere gömülen,
herkes tarafından terk edilen Oidipus artık sadece kör bir dilencidir.
Umarsızlık içinde Iokaste'in altın iğneleri ile gözlerini oyar ve kızı
Antigone'un izinde yollara düşer. Iokaste de kendisini odasında asar.
PERSEUS
Perseus, Yunan mitolojisindeki önemli
kahramanlardan biridir. Herakles'in ataları arasında yeralan Argoslu bir kahramandır.
Babası Zeus annesi ise Akrisios kızı Danae'dir. Perseus'un büyük babası Akrisios bir kahine gidip bir erkek çocuğunun olup olamayacağını sorar.
Kahin ona kızı Danae'nin bir erkek çocuğu olacağını ve bu çocuğun onu
öldüreceğini söyler. Korkuya kapılan ve kehanetin gerçekleşmesinden korkan
Akrisios, yeraltına tunçtan bir oda yaptırarak kızını oraya hapseder. Zeus tunç
odanın tavanındaki bir yarıktan altın damlası şeklinde içeriye sızar ve genç
kızla beraber olur. Bu birleşmeden Perseus doğar.
Perseus, Athena tarafından Gorgonlardan Medusa'yı
öldürmekle görevlendirilir. Athena ve Hermes ona bu zor görevinde yardımcı olan
tanrılardır. Perseus, Gorgoların (Stheno, Euryale ve Medusa) yerine gider.
Onları uyurken bulur. Bu üç kızkardeş arasında yalnız Medusa ölümlüdür.Bu
nedenle Perseus sadece onun başını kesip götürebileceğini anlar. Gorgolar,
boyunları ejderha pullarıyla korunan, yaban domuzu gibi dişleri olan dişi
canavarlardı. Tunç elleri ve altın kanatları vardı. Üstelik bakışları o kadar
güçlüydü ki baktıkları her şeyi taşa çeviriyorlardı. Medusa'nın kesilen
kafasından Pegasus (Kanatlı
at) , Khrysaor adlı bir dev çıktı.Perseus daha sonra Medusa'nın başını
Athena'ya teslim etmiştir.Yolculuğu sırasında Aithopia kralı Kepheus ile Kassiopeia'nın
kızı olan Andromeda ile
yolları kesişir. Kassiopeia kendi güzelliğini deniz tanrıçalarından daha üstün
gördüğü için Poseidon'u kızdırmıştır.
Poseidon Kraliçenin küstahlığını cezalandırmak için Aithopia'yı yok etmesi için
bir deniz canavarı gönderir. Bir kehanet ocağının sözüne göre de Kassiopia'nın
kızı Andromeda'nın bu deniz canavarına kurban edilmesi gerekir. Andromeda bir
kayaya zincirle bağlanır ve canavarın gelişini bekler. Perseus kızı kurtarır ve
onunla evlenir. Ancak düğünde Andromeda'nın amcası ve eski nişanlısı Phineus adamlarıyla gelir ve Andromeda'yı alıkoymaya kalkar.
Bazı kaynaklara göre Perseus grubu tek başına alt eder. Ancak çeşitli yazılarda
bunu Medusa'nın başını kullanarak yaptığı söylenir.Bazı kaynaklarda ise bu
savaş sırasında Andromeda ölmüştür.Bu nedenle kaderin kız kardeşlerine giderek
eşinin geri dönmesini istemeye çalışan Perseus, bu yolda bir tuzağa yakalanarak
su dolu bir odada sonsuza kadar kalmak zorunda kalmıştır.
THESEUS
Theseus (Yunanca: Θησεύς) Atina'nın efsanevi kralı. Annesinin Ethra, babasının Egeus veya Poseidon olduğu söylenir.
Theseus, İyonyanın baş kahramanıydı. Atinalılar onu büyük bir
reformcu olarak kabul ediyorlardı. Attika'nın Atina önderliğinde
siyasi bütünleşmesini sağlayan kişi olduğu kabul ediliyordu.
Efsaneye göre, Atina'nın kadim
krallarından Egeus, çeşitli kadınlarla evlenmesine rağmen çocuk sahibi olamaz.
Sonunda Troezen kralının kızı Ethra ile evlenir. Ethra, Egeus'tan, bir
söylentiye göre ise yüzerken birlikte olduğu Poseidon'dan hamile kalır. Egeus
çocuğun doğmasını beklemeden Atina'ya döner, ancak gitmeden önce sandaletini ve
kılıcını dev bir kayanın altına bırakır ve Aethra'ya çocuğun büyüdüğünde kayayı
kaldırıp emanetlerini alabileceğini, böylece hanedana mensup olduğunu
ispatlayabileceğini söyler.
Theseus büyüdüğünde gerçekten kayayı
kaldırır ve babasının emanetlerini alır. Annesi genç Theseus'a gerçek kimliğini
açıklar. Bunun üzerine Atina'ya yola çıkan Theseus yolda pek çok yolkesen haydutu
öldürür.
Çeşitli maceralardan sonra Atina'ya
ulaşan Theseus, Egeus'a gerçek kimliğini açıklamaz. Ancak Egeus'un eşi Medea, Theseus'un
veliaht olduğunu anlar ve kendi oğlu Medus yerine tahta geçmesinden
endişe eder. Ölmesini sağlamak için kendisinden Maraton boğasını öldürmesini
ister. Ancak Theseus boğayı yakalayıp Atina'ya kadar getirmeyi başarır ve
kurban eder. Bunun üzerine Medea, Theseus'u zehirlemeye karar verir. Son anda
Egeus kılıcı ve sandaletleri görerek Theseus'un oğlu olduğunu anlar ve zehiri
döker.
Girit kralı Minos'a yenilen
Atinalılar, barış anlaşması gereğince dokuz yılda bir, Minotor adlı öküz başlı canavara yedi genç kız ve erkeği
kurban etmek zorundadır. Theseus, canavarla savaşmaya gönüllü olur. Babasına
eğer muzaffer olursa dönüşte beyaz bir yelken açacağını söyler.
Kral Minos'un kızı Ariadne, Theseus'a aşık olur ve Minotor'un içinde
bulunduğu labirentten çıkabilmesi için ona bir ip
yumağı verir. Theseus, Minotor'u çıplak elleriyle öldürür, Atinalı gençleri
kurtarır ve ip yumağını kullanarak labirentten çıkmayı başarır. Ariadne'ı da
yanına alıp Atina'ya yelken açar ancak Nakşa adasında mola verdiklerinde onu adada
"unutur".
Theseus, Atina'ya yaklaştıklarında
da beyaz yelkeni çekmeyi unutur. Kıyıdan koyu renk yelkeni gören baba Egeus,
denize atlayarak intihar eder (Ege Denizi'nin adını bu olaydan aldığı söylenir).
Babasının trajik ölümünden sonra
Theseus, Atina kralı olur ve Amazonlar'ın kraliçesi Antiope ile evlenir. Bu evlilikten oğlu Hippolitus
dünyaya gelir. Ancak eşi bir savaşta Theseus ile birlikte savaşırken ölür.
Bunun üzerine Theseus, Ariadne'ın kızkardeşi Faidra ile evlenir. Faidra,
Hippolitus'a zalimce davranacaktır.
Efsaneye göre Theseus, Atina'dan ayrılarak hayatının
son yıllarını İskiri adasında huzur içinde geçirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder